'HAYATINIZI
YAŞAYIN, KEYFİNİZE BAKIN. ÖBÜR DÜNYAYI DÜŞÜNMEYİN'
Bu sözler 'Köprünün Altında' albümüyle iyi bir çıkış
yapan Duman grubuna ait. Uzun yıllar barlarda 'Mad Madam' adlı gruplarıyla
cover parçalar çaldıktan sonra, Türkiye'de de istedikleri tarzda bir
rock albümü yapabileceklerine kanaat getirip ilk albümlerini patlattılar.
Son derece sade, bir o kadar da kendine özgü ve güzel olan 'Köprünün
Altında' albümünün gidişatından çok memnunlar.
'Mad Madam cover parçalar çalan bir gruptu. Daha sonra ben
Seattle'a gittim. Zaten cover yapmaktan da bıkmıştık. Kendi müziğimizi
yapmak istiyorduk. Ama o sıralar Türkiye'de rock müziği için böyle
bir şans yoktu' diye söze giriyor Kaan. Türkiye'ye döneli bir buçuk
yıl olmuş. Döndüğündeyse artık Türkiye'de de rock albümü yapılabileceğini
görmüş. Mad Madam'dan arkadaşı olan Ari ve bir dönem onlarla aynı
barda farklı günlerde çalan Batuhan'la beraber Duman'ı kurmuşlar.
'Köprünün Altında' tamamen Duman'a özgü bir albüm. Bu albümü
nasıl istedilerse öyle yapmışlar. Kimsenin karışmasına da izin
vermemişler.
'Önceden
düşündüğümüz sound'u ve önceden planladığımız düzenlemeleri
albüme aktarabildiğimizi söyleyebilirim. % 99 istediğimiz gibi bir
albüm oldu. Kimse karışmadı. Sadece prodüktörümüz Murat Akat parçalarla
ilgili fikirlerini söyledi, biz de beğendiklerimizi uyguladık, bize
ters gelenleriyse uygulamadık' Ari, bir yandan bunları söylerken bir
yandan da elimdeki fotoğraf makinasına bakıyor. Belli ki bir sıkıntısı
var. 'Çekecek misin?' diyor. Başımı sallıyorum. 'Çekmesen olmaz mı,
zaten sürüyle fotoğrafımız var sana göndeririz. Hem ben hastayım
ve kötü çıkmak istemiyorum.' Bir süre onu iyi göründüğüne
inandırmaya çalışıyorum ama nafile Ari gayet tavizsiz. Kararını
vermiş. Fotoğraf çekilmeyecek. Onu kızdırmayı göze alamayarak
kabul ediyorum.
Fotoğraf
meselesini halledince Ari biraz rahatlıyor biz de sohbetimize geri dönüyoruz.
Yıllar içinde beğenileri değişmiş Duman grubunun. Diğer müzikleri
de keşfetmişler. 'İnsan yaş aldıkça değişiyor' diyor Kaan.
'Mesela ben Seattle'dayken caz müziğine merak saldım, klasik rock
dinledim. Bunlar da beni epeyce etkiledi.' Rock müziğini yapan grup veya kişilerin
imajlarından açılıyor söz. Duman'da ne rengarenk kafalı adamlar
var, ne de yırtık pantalonlar. Garip makyajlar yapıp zincir de takmıyorlar.
İmajdan sayarsanız hepsinin deri ceketi var, o kadar. Konuyla ilgili
ilk resmi açıklama Ari'den geliyor: 'İmaj peşinde koşmuyoruz.
Ama yırtık pantalona, renkli saçlara veya makyajlara da karşı değiliz,
çünkü bunu gerçekten öyle hissedip yapanlar da var, sadece imaj
olarak yapanlarda.' 'Tarz meselesi böyle rahat ediyoruz. Rahat
ettiğimiz şekilde dolaşıyoruz. Bu sadeliği müziğimize de yansıtıyoruz.
Biz böyleyiz işte gördüğünüz ve dinlediğiniz gibi' diyerek son
noktayı koyuyor Batuhan.
Giyim
tarzını bitiriyor, müzik tarzına geçiyoruz. Onlar müziklerinin adını
koymuşlar 'Türkçe rock' yapıyorlar.
'Biz müziğimize Türkçe rock diyoruz. Bizce yaptığımız
müziği en iyi tanımlayan ve içine alan müzik tarzı bu.' diye
açıklıyor Ari. İlerisi için şimdilik kesin bir cevap vermeseler
de, farklı müzik türlerinden de etkilendiklerini ve bu tarzlarda da müzik
yapabileceklerini söylüyorlar. Kendilerine özgü fikirleri de var.
Tabii müziklerinin öznesi hep rock kalacak.
'Mad Madam grubunda çalarken bir gitarist arkadaşımız
vardı. Ari onun kuzeniydi. Biz bu şekilde tanıştık ve Mad Madam'da
beraber çaldık' diye nasıl tanıştıklarını anlatmaya başlıyor
Kaan. 'Ari'yle aşağı yukarı 10 yıllık bir arkadaşlığımız
var.' derken bir yandan Ari'ye bakıyor. Ari'den onay çıkınca devam
ediyor. 'O sıralar, Batuhan'ın da başka bir grubu vardı. Aynı yerde
çalıyorduk. Bir akşam biz, bir akşam onlar sahne alıyordu.
Bazı akşamlar beraber sahne aldığımız da oluyordu. Yani hepimiz
aynı çevrenin insanlarıydık.' dedikten sonra Batuhan'a dönüp 'İlk
başlar da kimse kimseyi sevmiyordu ama ben Batuhan'ı çok seviyordum.
Hep sevdim onu' diyor. Kahkahayı koparıyoruz. Kaan hemen espriyi yapıştırıyor
'Burada öpüşmemiz lazım.' Batuhan, Duman'da birleşmeleri için 'Kısmet
sonrayaymış' diyor. 'Şimdi herşey yolunda.'
Üçlü,
sürekli barlarda çalmak istemiyor. Bir başka deyişle 'bar grubu
olmak' istemiyor. 'Her hafta çıkıp periyodik olarak bir barda çalmak
hem bizi tüketiyor hem de bizi dinleyenleri. Bir zaman sonra birbirinin
aynı şeyleri tekrarlıyorsun ve bu senin üretme isteğini yok ediyor'
diyor Batuhan 'Belki 3-4 haftalık kısa programlar yapabiliriz. Ama
daha fazlası değil' diye ekliyor Ari. Ortada ciddi bir konuşma dönüyor
ama Kaan pek te oralı değil. 'Bilhassa tembelliktendir belki!' diye gülerek
mırıldanıyor. Ari ise Kaan'ı pek takmıyor ve 'Tam tersi, her hafta
çalınca çalışmana yeni parçalar hazırlamana gerek kalmıyor gibi
hissediyorsun. Yani tembellik yapıyorsun. Sonuçta eğer ayda bir çalarsan
veya 2 haftada bir. Yeni parçalar da hazırlarsın beste yapacak zamanında
olur'
'Aslında
bunun özünde ne yatıyor biliyor musunuz?' diyerek ciddi bir şekilde
konuya girmeye karar veriyor Kaan 'O kadar çok barda çaldık ki!
Batuhan ve Ari ben yokken de nonstop devam etti. 6-7 yıl boyunca belli
günler sürekli bir barda çalıyorsun. Memuriyet gibi bir şey
bu'.
'Ben
haftanın 7 günü çaldığımı biliyorum' diyor Batuhan. O günlerden
ne kadar bezmiş olduğu yüz ifadesinden anlaşılıyor.
Sizi ayrı ayrı tanıtırsak grubun zıpırı kim, olgunu
kim, komiği kim? diye sorduğumuzda, 'Grubun zıpırı kim mi?' diye
bir cümle yükseliyor Kaan'dan. 'Zıpır yaşını geçtik biraz. Artık
zıpır değiliz' diyor gülerek bir yandan da 'zıpır' lafına içerlemiş
taklidi yapıyor. Neredeyse kanacağım. Batuhan eline ses kayıt cihazını
alıp bastırarak 'Grubun zıpırı yok' diyor. 'Yani birbirinizin aynısınız o zaman.
Hiç öyle sizi ayıran, farklı bir özellik yok' diyorum.
'Ya
bu zor bir soru oldu galiba' diyor Batuhan. Ona göre birbirlerine baka
baka kararmışlar. 'Belki 'zıpır' kelimesini sevmemiş
olabiliriz!' diyerek suskunluğunun nedenini açıklıyor Kaan. 'Tamam tamam'diyorum. 'Söylediğime pişman oldum, sözümü geri
alıyorum' Böyle deyince şaka yaptığını itiraf
ediyor. Ve grubu tanıtmaya koyuluyor. 'Ari, Biraz aksi.' Gülüşmeler oluyor. Ari ise gayet ciddi 'Değilim
aslında o kadar' diyor 'Ve
huysuz' diye tamamlıyor Batuhan. Yine gülüyoruz. 'Batuhan, güzel uşak'
diyor Kaan. Batuhan'dan bir kahkaha yükseliyor. 'Ben de şantöör,
lööö şantörr' derken artık gülen bir tek Batuhan değil. 'Bu
benzetmelerin bir anısı var galiba' dediğimde. 'Var da çok Fransız'
diyorlar. 'Ee ben de Fransız kaldım' deyince fazla uzatmayıp
anlatmaya başlıyorlar. Girişi Batuhan yapıyor. 'Bir konserimiz
de izleyicilerin arasında Fransızlar da vardı. O akşam hepimize isim
taktılar' 'Bana
-Le Şantör Bu Şantör- gibi bir şeyler dediler. Piyanist şantörden
geliyor' sözlerin sahibi Kaan. Batuhan devam ediyor, 'Bana da güzel uşak
dediler. Fransızların yanında onlara yardımcı olan Karadenizli bir
hanım vardı. Duymadım ama bana 'Güzel Uşak' demiş.
Daha
sonra Ari'ye dönüyor ve 'Ari'nin de huysuz olduğunu bütün alem
bilir' diyor biz gülmeye başlıyoruz, Ari de kızmaya. 'Beyoğlu insanı mısınız' diye soruyorum. Ari bana biraz anlamsız
bakınca 'Hani öyle bir tabir vardır ya! Beyoğlu insanı diye'
diyorum. 'Ben hiç duymadım öyle bir tabir' diyor Ari, her
zamanki tavrıyla . 'Ama eğer varsa öyleyim diyebilirim. Epeydir Beyoğlu'ndayım,
hayatımın büyük bir kısmı da burada geçiyor.' 'Hemen de soruya
muhalefet oldun' diye takılıyor Ari'ye Kaan. 'Evet neydi sorunun devamı?'
deyip geçiştirmeye çalışıyor Ari. 'Ne kadardır Beyoğlu'ndasın?'
diyorum bu sefer. Soruyu sorarken arkadan takılmalar gelmeye devam
ediyor. 'Beyoğlu adamı' diye. Ari ciddiyetini bir an bile bozmuyor 'İki
yıl Cihangir'de oturdum. O dönem Beyoğlu'ndan hiç çıkmamıştım,
gerek olmadı. Şimdi Gayrettepe'de oturuyorum ama yine de hayatımın büyük
kısmı burada geçiyor. Zaten gittiğimiz yerler; sinemalar,
barlar, cafe'ler, prova yaptığımız mekanlar, çaldığımız yerler
hep burada' 'Ben karşıda oturuyorum ama hayatımın çok büyük bir bölümü
burada geçiyor. Yaşadığımız yer aslen Beyoğlu. Eve sadece uyumaya
gidebiliyorum. Provalarımız Mojo'da oluyor, ordan çıkıyoruz Hala'ya
yemek yemeye gidiyoruz. O bitiyor bilardo oynamaya gidiyoruz daha
sonra başka birşey... Ama hep Beyoğlu'ndayız' diyor Batuhan. 'Ulus'ta
oturuyorum evden çıkınca Beyoğlu'na geliyorum' kısa ve öz konuşuyor
Kaan. 'Başka gittiğimiz bir yer yok. Daha önce Beyoğlu'nda oturmadım
ama bu tarafa taşınmayı düşünüyorum'
Beyoğlu'nda
takıldıkları yerlerin başında Hala geliyor 'Yemek yemek için başka
bir yer düşünemiyoruz' diyorlar. Vazgeçemedikleri bir diğer şey
ise bilardo oynamak, Firuzağa'da bir yerleri var 'Frooze aa' diye
telafuz ediyorlar. Mojo, Kemancı, Gode, Babylon, Gizli Bahçe de eğlence
için tercih ettikleri yerler.
Beyoğlu'nun en sevdikleri yanı
kozmopolit oluşu. Bu karmaşa müziklerine de yansıyor tabii ki. Diğerlerinden
farklı olarak Batuhan Beyoğlu'nda yürürken, her an birileri tarafından
bıçaklanabilme durumuna bayılıyor. Garipsemeyin diken üstünde
olmak ve her an herşeyin olabilmesi onun hoşuna gidiyor. 'Sevmediğim
yanı pazar günleri olabilir' diyor Ari. 'Beyoğlu'na gelen insan tipi
değişiyor. Çok kalabalık oluyor. O halini sevmiyorum.' Kaan'da onaylıyor
bu sözleri 'Pazar günleri ileri doğru gideceğinize, beş metre geri
geliyorsunuz.'
Batuhan'ın Beyoğlu'nda sevmediği şey
ise bayram zamanları. 'Herkes bayramlıklarla çıkıp geziyor ya.
Cafeler de dev bir döner oluyor. Bu dönemi hiç sevmiyorum.' Kaan
hemen atlıyor 'Dev dönerler! Bilmeyenler de sanacak ki etrafta dev dönerler
falan geziniyor.' 'Ya oğlum asıyorlar ya Bereket'e falan' diyerek kendini savunuyor
Batuhan. 'Beyoğlu'nun bir müzik tarzı varsa eğer,
bizim müziğimiz de bundan bir parça bulabilirsiniz' diyor Batuhan
'Beyoğlu'nda çok zaman geçirdiğimiz için müziğimizi oluşturan öğelerden
biri, Beyoğlu.'
Kaan'a
göreyse Beyoğlu'nun müzik tarzı 'rock'. 'Etiler pop mesela.
Burası daha rock, blues. Sonra türküler var. Biz de ara sıra türkü
dinlemeye Nergis Kafe'ye gidiyoruz. Bence daha entel kesimin takıldığı
bir yer.' 'Beyoğlu'nun sesi ise marjinal bir ses. Travestisinden,
'gay'ine kadar her tarzdan insan var. Bu yüzden özgürlükçü bir
ses. Her telden çalabiliyor.' diyor Kaan 'Beyoğlu'nda yapmaktan hiç bıkmadığınız şey nedir?' diye
sorduğumda 'bilardo' diye bir ses yükseliyor. Sesin sahibi yine Kaan.
Ari'yse Beyoğlu'nda sinemaya gitmekten hoşlanıyor. 'Ben hiçbir zaman
Beyoğlu dışında bir yerde sinemaya gitmek istemedim. Hep Beyoğlu'nda
giderim' diyor. 'Aslında her şeyi burada yapıyoruz ve hiçbirinden bıkmıyoruz.'
Bu da Batuhan'ın cevabı. Son
olarak Beyoğlu'nda geçen unutamadıkları bir anılarını
soruyorum. 'Zaten hatırladığım bütün anılarım Beyoğlu'nda. Başka bir
yerde anım yok ki' diye muhalefet bir cevap ilişiyor kulağıma. Bilin
bakalım kimden. 'Telefon hikayesini anlatsana?' diyor
Batuhan ve Kaan. 'Cep
telefonumu çaldılar işte. En son enteresan o anım var.' diye cevaplıyor
Ari. 'Çalarken anteni cebime takıldı. Hırsız çıkartamadı
cebimden, polisler falan geldi, arkasından koşturduk. Bütün gecem
rezil oldu, alkollü alkollü karakollarda süründüm. Garip bir hikaye
yani. Hatta Temmuz'un 7'sinde de mahkemem var.' Batuhan'ın en güzel anısı; Galatasaray
Lisesi'nin önünü kapatıp sahne kurmaları olmuş. Orada, minik bir
festival düzenlenmiş. Batuhan'da festivalde çalmış. 'O çok güzeldi'
diyor. 'Benim de Duman Grubu'yla Mojo'da verdiğim ilk konserdi' diyor Kaan
'Hatırladığım en güzel anı bu.'
Kaan bizden e-mail adreslerini de geçmemizi istiyor onun
deyimiyle 'Dibine bir yere' iliştiriyoruz. Duman grubuyla ilgili
fikirlerinizi iletmek ve onlara ulaşmak için e-mail adresi:
halimizduman@hotmail.com
Bir de: 'onlineduman.cjb.net',‘www.halimizduman.com’
ve‘gizmocuk.tripod.com’ adreslerinden
de Duman'la ilgili bilgi edinebilirsiniz. |